Balzac

22 Şubat 2010 Pazartesi0 yorum

 Balzac’ın yüce kişiliği bütün XIX. yy’a damgasını vurmuştur. Gazeteci, başarısız bir iş adamı, 20 yılda yüze yakın roman yazan, sonunda kendisini kabul ettirdiği bir toplumun parlak ve önemli bir kişisi olan, ama sürekli borç içinde yaşayan Balzac, efsanesinin oluşmasına katkıda bulunduğu "yüzyılın çocuğu"yla birbirine karışır: Modern dünyanın çelişkileriyle yaralanmış bir hayalperest olan eylem ve arzu adamı.

Balzac kendini, "iki hakikat" dediği taht ve Kilise’nin yandaşı ilan ederken, Hugo onu devrimci bir yazar olarak kabul ediyordu; çağdaşları onu bir "gerçekçi" olarak görürken, Baudelaire olağanüstü bir hayalperest olarak selamlıyordu. Balzac’ın eseri bu dinamik ve eleştirel gerilimleri kaldırır, bunlarla yaşar. Insanlık Komedisi’ni (La ComZdie Humaine) dünya edebiyatının en büyük eserlerinden biri yapan işte bu üstesinden gelinemez karmaşıklıktır.


EĞİTİM VE YAZARLIKTA İLK ADIMLAR

Balzac’ın imparatorluk yönetiminde memur olarak çalışan ve Fransız Devrimi’nin evladı olan babası Bernard François Balssa (soyadının başında soyluluk belirten bir öntakı yoktu) elli bir yaşındayken, on dokuz yaşındaki bir genç kızla evlenmişti; bu gerçek hikáye Balzac’ın bir romanının çıkış noktası olabilirdi. Gerçekten de HonorZ, kötü evlilikler yapmış kadınları, özel yaşamın dramlarını, çiftlerin yozlaşmasını anlatmaktan hiç vazgeçmeyecekti. Döneminin ilerici ideallerine bel bağlamış liberal bir babanın karşısında, kuşkusuz zorla doğurduğu çocukları fazla sevmeyen ve yalnız bir yaşamın üzüntüsüyle kendi içine kapanan bir anne yer alıyordu. Tayin rastlantıları Balzac’ın 1799’da Tours’da doğmasına yol açtı: O kırsal bir bölgenin çocuğu değildi ve onun Touraine’i, yetişkinliğinde fethettiği Touraine olacaktı. Bir sütanneye verilen ve sonra da sekiz yaşından on dördüne kadar Vendome’daki College des Orotoriens’e kapatılan Balzac’ın, tıpkı kızkardeşleri gibi (1800’de doğan Laure ve 1802’de doğan Laurence) çok az mutlu çocukluk anısı vardı.

Aile 1814’te Paris’e yerleşti ve HonorZ bugünkü Charlemagne Lisesi’nin öğrencisi oldu. Bu arada evlilik dışı bir çocuk doğmuştu; "Evliliğin Fizyolojisi"nin yazarı, eş aldatmanın evlilik yaşamının acılarına tepki olduğunu söyleme yürekliliğini gösterecekti.

Babasının mantığına göre HonorZ’nin noter olması gerekiyordu. Ama o, hukuk öğrenimi bitince yazar olmayı seçti; kendini eserlerine adaması, hem belli bir burjuva başarı anlayışından hem de ailesinden kopmak demekti. Genç Balzac o sıralar "solcu"ydu; Locke’u okumuş ve onun maddeciliğinden etkilenmiş olmasının dışında, Saint-Simoncuların düşüncelerine ilgi duyuyordu. Bu tercih aynı zamanda sıkıntıdan yana yapılmış bir tercihti; Balzac, Lesdiguires Sokağı’nda bir çatı katına yerleşti ve çalışmaya koyuldu. Bu deneyim, başka bir bağlamda romanlarının bir çoğunda görülür; Balzac, yirmi yaşındayken yoksul bir öğrencinin ve kendini bulmaya çalışan bir yaratıcının yaşamını tanımıştı.

1820’ye doğru, edebiyatta başarılı olmak için tiyatro eserleri yazmak, hikáye veya şiirle uğraşmak gerekiyordu. Balzac bir trajedi yazmayı denedi: Cromwell. Oyun başarısız oldu. Yaşamını kazanmak için, okuma salonlarına kitaplar yazan bir romancı oldu ve değişik takma adlarla, romantizm karşıtı ve yergili kısa romanlar yazdı: "Birague’ın Mirasçısı Jean-Louis" (L’HZritire de Birague Jean Louis, 1822). Özel yaşamı ise olaylı geçiyordu: önce iki kızkardeşi evlendi; en çok sevdiği kardeşi Laurence, evlilikte bir cehennem hayatı yaşadıktan sonra, 1825’te terk edilmiş olarak öldü. Balzac ise kendisinden oldukça yaşlı olan Laure de Berny’nin áşığı oldu. Bu kadın onda her şeyin yerini tutacaktı; anne, metres, onu topluma sokan ilk kişi ve yapacağı tehlikeli girişimlerdeki mali destekçisi. Madame Balzac, karşılaştığı ilk "otuz yaşındaki kadın" idiyse, Madame Berny de Balzac’ın dünyasından hiç çıkmayan, olgun, çoğunlukla hayal kırıklığına uğramış (kendileri çoktan yaşadıkları halde), esas olanı öğrettikleri genç insanları seven bütün o kadınların modeliydi: Madame de Mortsauf (Vadideki Zambak) veya Madame de Bargeton (Sönmüş Hayaller).

Balzac (bu da bir takma addır), bu dönemde kişisel yaşamı ile yazarlık arasında durmadan gidip gelerek özel konuların önem kazandığı romanlar yazar: "Annette ve Katil" (Annette et le Criminel, 1823) ve özellikle, Balzac’ın daha sonraki eserlerinde yer alan bütün genç kız tiplerinin habercisi olan kadın kahraman Wann Chlore (1825’te yayımlanmıştır). Aynı biçimde "Son Peri" (La Dernire FZe) Balzac’ın roman dünyasına temel olacak bir yapının taslağını çizer: ideal ile gerçeklik arasında ve kalpsiz kadın ile melek arasında parçalanmış genç adamın gerilimi.

Edebi açıdan başarısız olan bu ilk yazarlık dönemi, geleceğinin inşası açısından önem taşır.

İŞ YAŞAMINDAN ILK ŞAHESERLERE

Balzac güç ve para sahibi olmak istemektedir. Bu nedenle "iş yaşamına" atılır, matbaa ve dökümhane işlerini dener. 1828’de, bütün diğerlerinin örneği olan ilk felaket gelir; çünkü Balzac hayatı boyunca, Parisbölgesinde ananas yetiştirmek veya Sardinya’da Ilkçağ’dan beri kullanılmayan gümüş madenlerini işletmek gibi ipe sapa gelmez projeler üretmiştir.

Bu durumda edebiyata dönmek zorunlu olur; Balzac bu defa, Devrim dönemindeki Batı Fransa savaşlarının antiliberal bir görüntüsünü verdiği Şuanlar adlı tarihi bir roman (bu, Walter Scott’un XIX. yy’ın başında elde ettiği başarıdan beri moda olan bir türdür) ve evlilik kurumunu, konusunun ciddiyetini ve trajik yanını öne çıkarırken, mizahi bir tarzda betimlediği, neredeyse sosyolojik bir deneme olan "Evliliğin Fizyolojisi"ni kaleme alır. Nihayet "Özel Yaşamdan Sahneler"in (Scnes de La Vie PrivZe, 1830) ilki yayımlanır; Balzac (kitapta HonorZ de Balzac imzasını kullanacaktır), Temmuz Devrimi’nin arifesinde kadın ve evlilik uzmanı olarakkabul edilmektedir. Bu sırada Emile de Girardin’in ekibinde gazeteci olur ve Le Voleur’de her gün düzenli olarak "Paris Mektupları" adlı politik fıkraları yazmaya başlar. Modern gazeteciliğin doğuşu bu döneme rastlar ve bu, Balzac için hiçbir zaman ikincil bir faaliyet olmaz; yaratma sürecine sonuna kadar eşlik eder, onu içinde yaşadığı zamana bağlar, siyasi seçimleri üzerinde düşünmesini sağlar (1831’de Bourbon Hanedanı yanlısı olur), üslubunu biçimlendirir ve her şeyden önemlisi onu dönemin Paris sosyetesine tanıtır. Başarı geliyor gibidir; 1830 Parisi’nde geçen felsefi bir roman olan Tılsımlı Deri önemli bir konumda olan herkes tarafından selamlanır.

Balzac, dünyaya ve kendi arzusuna uygun olarak, başarıya otuz yaşın üzerinde ulaşmıştır. Bütünleşme ve onaylanma düşleri onu sık sık aristokrat çevrelere girip çıkmaya ve metres olarak Castries markizini istemeye yöneltecek kadar yoğundur.

Kadın kalbini tanıyan biri olarak kazandığı yeni şöhret, 1832’de "Yabancı" diye şiirsel bir biçimde imzalanmış bir mektup almasına yol açar. Mektup Ukrayna’da yaşayan, Eve Hanska adlı evli bir Polonyalı kontesten gelmektedir. Bu olay, yazarın ölümüne kadar sürecek olan roman gibi bir aşk ilişkisinin başlangıcını oluşturur.

O sırada Balzac lüks içinde yaşamakta, fiziği uygun olmadığı halde şık beyefendiler gibi giyinmekte, henüz yazmadığı ve zamanında yetiştirmek için kendini harap edeceği kitapları karşılığında ödenen avansları hesapsızca harcamaktadır. Zamanın peşinde, umutların peşinde koşmaktadır. Bardak bardak kahve içerek günde on sekiz saat çalışmaktadır; haziran 1832’de delirmenin eşiğine gelir. Kısmen otobiyografik bir roman olan Louis Lambert (1832) bu bunalımın izlerini taşır; yaralanmış, coşkulu ve romantik bir entelektüel tip olan Louis delirerek ölür.

Bir evrenin yaratılmasından bir sistemin kurulmasına

Balzac efsanesinin ve yazarın kendi yüzyılına eşsiz yaklaşımının temellerini atan romanlar birbirini izler (yılda iki - üç roman). Louis Lambert’e 1832’de Köy Hekimi’nin ütopyası cevap verir: arzunun yıkıcı güçlerini engellemek için örgütlenmek; tutkuların yerine toplumsallaşmış düzeni geçirmek için hep birlikte hareket etmek. Balzac’a göre Fransız Devrimi, adaletsizliklere ve eşitsizliklere son vermek bir yana, bunları daha da güçlendirmiş, binlerce insanı dışlamış, marjinalleştirmiştir: "halk" kahramanları, sefalet nedeniyle suç işleyenler, gelecekten umudu kalmamış gençler, Napolyon yasalarıyla çocuklaştırılmış kadınlar. Modern dünya acımasızdır; erkekler ve kadınlar bu dünyada acı çekmektedir. Liberalizm bencilliklerin artışını ve çıkarcı ahlakı teşvik etmiş bir yalandır. Köy hekimi Benassis, birey olarak acı çekmiş olduğu için, içinde bulunduğu toplumu eleştirel bir biçimde yansıtma gücüne sahip yaralı bir yürektir; Balzac’ta en romantik olan şey, acının vicdanı yarattığı gerçeğidir. "Gerçek" dünyada yolunu şaşırmış dáhi bir delinin arayışı olan Mutlak Peşinde’de kişinin yıkıcı güçlerini ele alır.

Balzac, bu gerçek dünyaya giderek daha fazla bağlanır; taşrada geçen ilk eseri olan Tours Papazı’yla (Le CurZ de Tours, 1832) ertesi yıl yayımlanan EugZnie Grandet ve "Ünlü Gaudissart" (l’Illustre Gaudissart) bunu kanıtlar. Balzac hızlı yazmakta ve yayımlamaktadır; değişik romanları arasında açık bir benzerlik vardır. 1833 yılında, önceki romanlarında yaratmış olduğu kişileri geri döndürmesinin mümkün olduğunu düşünür. Bu, bizzat kendisi için, modern dünyanın bir freski durumuna da gelebilecek olan şeyin birliğini göstermeyi sağlayacak "dáhice" bir fikirdir. Balzac, sonuçları Insanlık Komedisi’nin yaratılmasında temel rol oynayacak olan bu yeniliği ilk defa Goriot Baba’da kullanır.

Bu arada, Madame Hanska ile ilişkisini başlatırken (onunla 1834’te Cenevre’de, 1835’te de Viyana’da buluşacaktır) Kontes Visconti ile bir başka ilişki kurar. "Iş" yapmaya devam ederek La Chronique de Paris adlı bir gazeteyi satın alır. Bu arada, bir defa daha kendisini hasta edecek kadar yoğun bir biçimde yazmaya devam eder: Vadideki Zambak’ın yayımlanmasından sonra, bir kriz geçirir. Bu karanlık bir yıldır;Italya yolculuğu sırasında, hep "Dilecta" (sevgili) diye andığı Madame Berny’nin ölüm haberini alır; La Chronique de Paris iflas eder ve Balzac ile yayımcı Bulloz arasında ciddi sorunlar çıkar. 1836 sonunda "Yaşlı Kız"ı (La Vieille Fille) La Presse’te on iki fasikül halinde yayımlatarak yeni bir gazetecilik ve edebiyat macerasına atılır. Bu girişim tefrika romanın başlangıcını oluşturur. Balzac’ın bu alanlarda, zamanının herhangi bir yeniliğinin dışında kalması mümkün değildir; o ölene kadar yazar, gazeteci ve basımcı olarak kalmak istemiştir.

Yeni bir okur kitlesi edinmenin yeni aracı olan tefrika romanın doğuşu, Balzac’ın yarattığı araca tam olarak egemen oluşuyla çakışır: Balzac romanı. Ayrıca Balzac’ın son yazarlık dönemini başlatır ve en ünlü romanlarından birini besler: Sönmüş Hayaller. Bu eser, basının gücü ve hesaba katılması gereken bir kamuoyunun rolü; edebiyatın ticarileşmesi, sanayileşmesi; fikirlerin mal gibi piyasada dolaşması, düşünce ticareti gibi, yazarın yaşadığı yeni deneyimlere dayanmaktadır. Sönmüş Hayaller’in yazılması ve yayımlanması yedi yıldan uzun bir süreye yayılır (1835-1843); bu, Balzac’ın yaratıcı faaliyetinde bir düşüş olduğunu göstermez; 1837’den 1850’de ölene kadar 23’ün üzerinde roman yazar, tiyatroda şansını dener, bir defa daha "kendisine ait bir gazete" ye sahip olma girişiminde bulunur (üç sayı çıkan La Revue Parisienne). Yaşamının son dönemlerinde kaleme aldığı bu romanlar, ölümünden sonra en büyük hayranlığı uyandıracak olan eserleridir: CZsar Birotteau, Bette Abla, Esrarlı Bir Vaka, Iki Gelinin Hatıraları (Memoires de Deux Jeunes MariZes, 1841) veya Kibar Fahişeler gibi. Bunlar aynı zamanda, romantik çağın gündüz ve geceden oluşan iki yüzüyle gösterdiği ve artık geceden başka bir şey olmayan bir dünyanın kesin kararmasını anlatan romanlardır. Ama Balzac’ın eriştiği bu ustalık, olağanüstü bir roman makinesi doğurur. 1841’de imzalanan bir sözleşmede Insanlık Komedisi’nin adı göze çarpar. Balzac 1842’de bütünün organizasyonunu dile getirdiği önsözü kaleme alır. Nihayet 1845’te, tasarladığı tam haliyle Komedi’nin eksiksiz bir kataloğunu yayımlar: 137 roman, yaklaşık 2 000 kişi (46 roman tasarı veya sadece taslak halinde kalmıştır).

Bu arada Madame Hanska’nın kocasının ölmesiyle yedi yıl önce başlamış olan rüyanın gerçekleşmesi mümkün olur; Balzac 1843’te, ardında haciz tehlikesi gibi büyük güçlükler bırakarak, Eve ile buluşmaya Sen-Petersburg’a gider. Sonra işi, borçları, maceralı girişimleriyle baş başa kalmak üzere geri gelir; bu arada doktoru kendisine kronik menenjit teşhisi koyar. Bir çocuk sahibi olmayı bile istediği (ama 1846’da kırk beş yaşında olan Madame Hanska düşük yapacaktır) "Yabancı"sıyla birlikte Avrupa’da bol bol yolculuk eder ve son iki yılını Ukrayna ve Fransa arasında bölünmüş olarak geçirir. 1848 Devrimi Balzac’ta yalnızca olumsuz tepkiler doğurur ve Chateaubriand’ın yerine aday olduğu Academie Française’de (Fransız Akademisi) ancak iki oy alır. 14 Mart 1850’de Ukrayna’da Madame Hanska’yla evlenir. Haziran sonuna gelindiğinde artık hiçbir şey yazamamaktadır. Bitkin bir halde Paris’e döner ve 18 Ağustos’ta orada ölür. Pre-Lachaise Mezarlığı’nda mezarı başında saygı konuşması yapan Hugo, Choses Vues’de, Içişleri Bakanı ile arasında geçen kısa konuşmayı aktarır: "Bana: ’Seçkin bir adamdı’ dedi. Ben de ona: ’O bir dáhiydi.’ dedim"

Balzac'ın romanı yaratması

Balzac modern dünyanın, yani devrim geçirmiş dünyanın romanının yaratıcısıdır. XIX. yy boyunca ve XX. yy’ın önemli bir bölümünde, Fransız ve yabancı romancılar, çok kısa bir süre içinde "Balzac modeli" durumuna gelecek olan şeyin yanında veya karşısında yer almışlardır. Bu roman modeli, açık açık bilimsel bir varsayıma dayanma iddiasında olması bakımından sistemlidir (Balzac "mozaikçiliğin" çekiciliğine karşı sistemin ruhunu ileri sürmüştür). O, tıpkı Cuvier veya Geoffroy Saint-Hilaire’in hayvan türleri için yaptıkları gibi, insan türlerinin adlandırmasını ve sınıflamasını yapmak istemiştir. Toplumsal bedenin doğal faunayla aynı olduğuna inanmaktadır. Bu bakımdan da yazarın bilim adamınınkine benzeyen işinin, betimlemek ve açıklamak olduğuna da inanmaktadır; Insanlık Komedisi’nin önsözü, "Toplum, hareketinin nedenini de beraberinde taşımak zorundadır" der. Bu görevin gerçekleştirilmesi gereken yer, tarihsel ve toplumsal gerçeklik ortamıdır; romantik olan Balzac, Devrim’den beri büyük veya küçük her insanın tarih gemisine bindiğini bilmektedir. Tarih herkesin kaderini biçimlendirir; tarih, kişisel olduğu sanılan yüreklere, tercihlere sahiptir. Tarih ilerler; geçmişi yazmak bugünü anlamaya, hatta geleceği kestirmeye yarar. Metnin dokusu olan tarih, aynı zamanda Balzac’ın şiir sanatının gerçek hedefidir; "sadık ve eksiksiz bir tarihçi", "romancıdan çok tarihçi" olmasına rağmen, tarihin yetmediği yerde başarma gücüne sahiptir. Balzac, kendisi için "Tarihçiden daha iyi yaptım, ben daha özgürüm." demiş, rolünün Fransız toplumunun "kátibi" olarak bu toplumun dökümünü yapmak olduğunu belirtmiştir.

Ister yakın (Napolyon efsanesi, Restorasyon), ister gerçekten çağdaş (Temmuz Monarşisi), isterse hafızalardan daha yeni uzaklaşmış (VendZe Savaşları) olsun, tarih her yerdedir; metnin özünde, biçiminde, dinamizminde. Onu kavramanın en iyi yolu romandır; çünkü roman, Balzac sayesinde, her şeyi, "yenilik, üslup, düşünce, bilgi ve duygu"yu kapsayan eksiksiz bir tür olmuştur. Esnek, gerçekçi ve hayalperest, evrensel ve ayrıntılı olan roman, bütün bilgileri kapsayan gerçek bir özet kitap olabilir. Roman her şeyi söyleyebilir ve her şeyi aydınlatabilir, sadece "medeni durum"la değil, kendisi gibi analojik ve tümdengelimci, kendisi gibi hakikate vurgun olan bilimle yarışabilir.

İNSANİ OLMAYAN BİR  TASARI

"Her romanIN, büyük toplum romanının bir bölümünden başka bir şey olmadığına" (Sönmüş Hayaller’in önsözü) göre, Balzac için, bütün kitaplarının genel düzenlemesi, gerçeğin bu eksiksiz ifadesinin kusursuz bir aracı olmak zorundadır. O, enerji için gerekli yoğunlaşma fikrinin ağır bastığı genel bir felsefi hayat görüşüne sahiptir. Balzac’a göre aslında her birey hareketin veya iradenin tükettiği belli bir enerji miktarına sahiptir. Etkisini ister içeride, isterse dış dünyada göstersin, arzu, varlığı yönetir. Bu ana fikir, Balzac’ın eserini dağınık bir biçimde tasarlamasını engeller. O, bütünler itibarıyla, büyük hareketler itibarıyla, yapılar itibarıyla akıl yürütür. Insanlık Komedisi, Balzac’ın felsefesinin sistemleştirilmesidir. 1833’te, Goriot Baba’da kullanılan, "kişilerin geri dönmesi" yeniliği doğar; Balzac 1834’te bütünün sırasını üç bölüm halinde tasarlar: "Töre Incelemeleri" (Etudes de Moeurs), "Felsefi Incelemeler" (Etudes Philosophiques), "Analitik Incelemeler" (ƒtudes Analytiques). 1835’te bütün için bir başlık ararken kafasından "Toplumsal Incelemeler" geçer. Nihayet 1842’de Insanlık Komedisi başlığını bulur ve düşüncelerini açıkladığı ünlü önsözü kaleme alır.

Aşırı iddialı olan bu başlık, dünyanın, insanların ölmeden önce iyi kötü rollerini oynadıkları büyük bir sahne olduğunu düşündürtmekte, ama eseri, romancının sayesinde mekanizmaların içine nüfuz ettiği ve onları ortaya çıkardığı kurmaca model gibi de belirlemektedir. Çünkü amaçlanan parça parça sökmek, kanıtlamak, tutkuyla göstermektir. "Töre Incelemeleri"nin "bütün toplumsal sonuçlar"ı temsil etmesi, "insan yüreğinin tarihini noktası noktasına" yazması gerekmektedir. Sonuçlardan sonra nedenler gelir; Felsefi incelemeler, "duyguların nedenini, yaşamın neye dayandığını" anlatacaktır. Nihayet, ilkelerin aranması ’Analitik Incelemeler’e bırakılmıştır. Yapı tamamlandığında, Balzac, kendi ifadesiyle, "Batı’nın Bin Bir Gece Masalları"nı yazmış olacaktır.



"BATI’NIN BIN BIR GECE MASALLARI"

Bu rüyayı ciddiye almak gerekir. Insanlık Komedisi’nin içine girmek, aslında, büyülü bir eşiği aşmaktır; fondaki Fransız taşrasından, aşırı derecede bireyselleştirilmiş olsa da tipik, gerçek ve hayali siluetler yükselir. Paris serabının tekdüzelikten çekip koparacağı ihtiraslı delikanlılar, deli tefecilerin yanında kuruyup giden genç kızlar, canavar ihtiyarlar, sonsuz aşk yedekleri olan otuz yaş kadınları, bekárlar, saygıdeğer ama başka dönemlerin anıları içinde kaybolmuş soylular, unutulmayı ve sessizliği aramaya gelen umutsuz insanseverler... Kapalı kepenklerin ardında, büyük bir dikkatle ziyaret edilen evlerde (çünkü Balzac’a göre yerler varlıkları üretir ve ortaya koyar) dramlar yaşanır; gizliden gizliye kırgınlıklar ve düşmanlıklar oluşur, tutkular zincirinden boşanır.

Bir başka kapı itilir. Mirasların, birikimin, karanlığın ve kör talihlerin taşrasına, tam bir başkalaşım içinde olanParis karşılık verir; her türlü yeltenişin, şansın ve hayal kırıklığının şehri. Balzac’ın kalemiyle olağanüstü, büyüleyici şehir. Insanların ve nesnelerin değerlerinin belirlendiği, en güzel kadınların fır döndükleri, şık beylerin kendilerini gösterdikleri ve sadece modern dünyanın lüks içinde yüzen leş kargalarının başarılı olduğu cehennem, Balzac’ın dünyasının gerçek tanrısı. Çünkü Balzac, "Batı’nın Bin Bir Gece Masalları"nın siyasi, toplumsal ve ekonomik olacağını bilmektedir! Doğu’nun büyüsüne Batı’nın gerçekliği tekabül eder.

Balzac'ın gerçekliği

 Balzac’ın gerçekçiliği (bazıları buna Balzac’ın "bayağılığı" demiştir) önce bir kanıdan oluşur: Gerçeklik yazıyla kavranabilir. Çünkü Balzac’a göre gerçekçi olmak, gerçekliği yeniden üretmek değildir. Hem hangi gerçeklik? Ilk iş, dünyanın değiştirildiğini, yeni özneler, yeni güçler olduğunu, tarihin, koşulları ve zihniyetleri altüst ettiğini, şehirlerin başkalaştığını, burjuvazinin soylulukla aynı değerlere sahip olmadığını anlamak, modern yaşamı, karanlık ve aydınlık yüzleriyle resmetmektir. Öyleyse dünyayı, yıkıcı şiddetine ve yaratıcı gücüne hiçbir şeyin erişemediği bir canavar, arzunun ve başarının eğretilemesi olan para yönettiğine göre, paradan söz etmek, modern dünyada başarılı olmak, gerçekten de "servet yapmak"tan başka bir şey midir?

Öyleyse betimlemek, anlam kazandırıcı ayrıntılara girmek; Balzac giysilerin gücünü, mobilyaların işlevini, nesnelerin rolünü bilir. Modern dünyanın meta fetişizmi dünyası olacağını öngörür. Var olmanın sahip olmakla ilişkili olduğunu bilir.

Ama her şeyden önce yorumlamak, anlamak, dolayısıyla da keşfetmek; doğanın doğrusuyla sanatınki aynı değildir. Gerçekçi olmak için, gerçeküstücü olmak gerekir; gerçekçi bir romancı olmak için destansı ve efsanevi olmak gerekir. Balzac "gerçekçiliği"nin en iyi aracı, üsluplaştıran, tipleştiren, telafi eden hayal gücüdür; Balzac bir bireyi alır, ondan bir tip yaratır, efsaneye geçer (Grandet, Vautrin, Rastigneac, Goriot ve hatta "otuz yaşında bir kadın" vb). Balzac bir ev alır, ev olağanüstü bir cisim olur; Paris’i alır, Parislabirent ve cehennem olur...

SANAT

Balzac’ın bütün eserlerinin merkezinde, sanat ve sanatçıya ilişkin düşünceler bulunur. Son derece "romantik" bir kişi olan sanatçı, Balzac’ın kafasından hiç çıkmaz. Kendini mutlağın peşinde koşmaya adamış, doğanın, yaşamın, toplumun gizlerini çözen ikili bir bakışla donanmış, hiçlik içinde uyuşmuş biçimleri uyandırma yeteneğine sahip ve umutsuz, nihayet her şeyin gelip yansıdığı bir ayna olan arzu adamı.

Edebiyatın görevi doğayı düşünceyle yeniden üretmektir. Eyleme ve insana inanan yaratıcı, gözlemler, dile getirir, hatırlar ve icat eder. Balzac’ın romanı, gerçek olanın efsaneye ve simgeye dönüştüğü, o zamana kadar bilinmeyenin ortaya çıktığı, imge ve yoğunlaşmanın, "gerçekliğin" her tür anlamdan yoksun birer parçasından, tozundan ve kırıntısından başka bir şey olmayanı, görünür ve okunur kıldığı o simya ortamıdır. Balzac tam da Şehrazad’dır; onunla, modern dünyanın kaba gerçekleri, küçük burjuvazinin işleri, aşağılık ve kıyıcı spekülasyonlar, karanlığın ihtirasları, efsanenin kalıcı şiirselliğine kavuşur.

BAŞLICA YAPITLARI

Çözümleyici incelemeler

"Evliliğin Fizyolojisi" (La Physiologie du Mariage, 1829)

"Evlilik Yaşamının Küçük Sıkıntıları" (Petites Misres de la Vie Conjugale, 1845)

Felsefi incelemeler

Tılsımlı Deri (La Peau de Chagrin, 1830)

Bilinmeyen Şaheser (Le Chef-d’Ïuvre Inconnu, 1832)

Louis Lambert (1832)

Mutlak Peşinde (La Recherche de L’Absolu, 1834)

"Barışan Melmoth" (Melmoth RZconciliZ, 1835)

Töre incelemeleri

Özel yaşamdan sahneler

Tefeci Gobseck (Gobseck l’Usurier, 1830)

Otuz Yaşındaki Kadın (Femme de Trente Ans, 1831-1833)

Albay Chabert (Le Colonel Chabert, 1832)

Goriot Baba (Le Pre Goriot, 1834-1835)

"Beatrix" (1839-1844)

"Albert Savarus" (1842)

"Honorine" (1843)

Modeste Mignon (844)

Taşra yaşamından sahneler

Tours Papazı (Le CurZ de Tours, 1832)

EuqZnie Grandet (1833)

"Ünlü Gaudissart" (l’Illustre Gaudissart, 1833)

Vadideki Zambak (Le Lys dans la VallZe, 1835)

Antikalar Odası (Le Cabinet des Antiques, 1836-1838)

Sönmüş Hayaller (Les Illusions Perdues, 1835-1843)

Ursule Mirouet (1841)

Bulanık Suda Avlanan Kız (La Rabouilleuse, 1841-1843)

"Ilin Ilham Perisi" (La Muse du DZpartement, 1842)

Paris yaşamından sahneler

"Sarrasine" (1831)

Onüçlerin Romanı (Ferragus, 1834)

Altın Gözlü Kız (La Fille aux Yeux d’or, 1834)

Langeais Düşesi (La Duchesse de Langeais, 1834-1835)

"Facino Cane" (1836)

CZsar Birotteau (1837)

Nucingen Bankası (La Maison Nucingen, 1838)

Kibar Fahişeler (Les Splendeurs et Misres des Courtisanes, 1838-1847)

"Bohem Hayatın Prensi"

(Un Prince de la Bohme)

"Çağdaş Tarihin Içyüzü" (L’Envers de l’Histoire Contemporaine, 1843)

Bette Abla (La Cousine Bette, 1846)

Cousin Pons (Le Cousin Pons, 1847)

Politik yaşamdan sahneler

Terör Devrinde (Un ƒpisode sous la Terreur, 1830)

"Z. Marcas" (1840)

Esrarlı Bir Vaka (Une TZnZbreuse Affaire, 1841)

"Arcis Milletvekil" (Le DZputZ d’Arcis, 1847)

Askeri yaşamdan sahneler

Şuanlar (Les Chouans, 1829)

"Çölde Bir Tutku" (Une Passion Dans le DZsert, 1830)

Kır yaşamından sahneler

Köy Hekimi (Le MZdecin de Campagne, 1832)

Köy Papazı (Le CurZ de Village, 1839)

Köylüler (Les Paysans, 1845)

Balzac’ın yüce kişiliği bütün XIX. yy’a damgasını vurmuştur. Gazeteci, başarısız bir iş adamı, 20 yılda yüze yakın roman yazan, sonunda kendisini kabul ettirdiği bir toplumun parlak ve önemli bir kişisi olan, ama sürekli borç içinde yaşayan Balzac, efsanesinin oluşmasına katkıda bulunduğu "yüzyılın çocuğu"yla birbirine karışır: Modern dünyanın çelişkileriyle yaralanmış bir hayalperest olan eylem ve arzu adamı.

Share this article :

Yorum Gönder

 
Support : Creating Website | Johny Template | Mas Template
Copyright © 2011. teleyorum - All Rights Reserved
Template Created by Creating Website Published by Mas Template
Proudly powered by Blogger