Mao Zedong

22 Şubat 2010 Pazartesi0 yorum

 Çin Devrimi’nin önderi Mao Zedong, zamanı gelince halkın özlemlerini harekete dönüştürmeyi başardı. Öğretiye harfiyen bağlı kalmadan, onu allak bullak etmekten korkmadan, yalnız 2-3 milyon işçisi bulunan 500 milyon köylüden ibaret bir millete komünizmi uyarladı. Başlangıçta askeri ve siyasi hasımlarını idare etmeyi beceren bu usta taktikçi, eylemi zafere ulaştırdıktan sonra bile, yıkıcı sonuçlar doğuran ütopyalar uğruna devrimci mücadeleyi iki kere daha başlatmaktan çekinmedi.



YETİŞME: GELENEK VE DEVRİM



Başlangıçta, başında Mao Zedong’un yer aldığı komünizm hareketi, gerek özel yaşamda  gerekse siyasal alanda, filozof Konfüçyüs’ün muhafazakár ahlakına dayalı Çin toplumunun bin yıllık yapısını on beş yirmi yıl içinde alt üst etti. Fakat, Mao’ya tapınırcasına bağlılık ve kurulan sosyalist düzen, her şeye rağmen, o köklü gelenekten birtakım özellikleri miras aldığı yolunda ağır eleştirilere uğradı.



Mao’nun gençlik döneminde, Çin bir yandan imparatorluk iktidarının dramatik çöküşünü yaşıyor, öte yandan buna ilaveten Avrupalı emperyalist devletlerin dayattığı aşağılamalarla karşılaşıyordu. Köylüler sık sık ayaklanıyordu. 1851’de başlayıp 1864’de şekilde çok kanlı bir şekilde bastırılan Taiping köylü ayaklanması, Mao’ nun 1893’te doğduğu Hunan Eyaleti’nin Shaoshan köyünün de bulunduğu Güney Çin’de meydana gelmişti.



Zahire ticaretiyle zenginleşmiş bir köylünün oğlu olan Mao çocukken on üç yaşına kadar sabahları tarlada çalışmış, öğleden sonraları okula devam etmiş; babasının sertliğine ve öğretmeninin kötü muamelelerine başkaldırarak on yaşındayken bir kez evden kaçmıştı.



Mao, 1911’de, Guomindang’ın (Ulusal Halk Partisi) cumhuriyet ordusuna katıldı; bu ordu, 1912’de Mançu Hanedanı’nı devirerek cumhuriyet ilan etti. Mao, Hunan Öğretmen Okulunda okurken (1913/18), emekçilere akşamları okuma yazma kursları düzenledi. Mao’nun Marksist fikirleri, Pekin ve Şanghay’a yaptığı bir gezi sırasında pekişti; bu gezi sırasında, 1921’de Çin Komünist Partisi’ni (ÇKP) bir Kongreyle kuracak olan belli başlı aydınlarla tanıştı.  Bu kongrede Mao sekreter olarak görev aldı. Okuduğu üç eser, Mao’ nun Marksizmi benimsemesinde belirleyici oldu: Marx’ın Komünist Manifesto’su, Kautsky’nin "Sınıf Mücadelesi", Kirkupp’un "Sosyalizm Tarihi". Mao’dan kütüphaneci olarak yararlanan  Li Dazhao da onun üzerinde kalıcı bir etki bıraktı. Çin’de Marksizmin öncüleri arasında yer alan Li, ülkesindeki devrimin ancak köylü sınıfı tarafından başarılabileceğine inanıyor ve öğrencilerini köylerde çalışmaya gönderiyordu. Marksizmin siyasi ve kültürel alanlardaki ekonomik determinizm anlayışı, onu ileride Mao’nun da açığa vuracağı kuşkuculuğa sevk ediyordu.



Geleceğin "Büyük Önder"i ilk siyasal faaliyetlerini Hunan’da özerklik yanlısı bir hareket içinde yürütmeye ve bu hareketin sosyalist gençlik bölümünü örgütlemeye koyuldu. Ardından ÇKP’nin eylemlerine katılacak ve onun desteklediği işçi sendikalarıyla bağlantılı bir madenciler grevi örgütleyecekti.

Yeni bir ahlak mı?

 Rousseau ve Montesquieu’nün, Adam Smith ve Stuart Mill’in siyasal kuramlarıyla beslenen Mao, 1920’ye kadar koyu antiemperyalist ve antimilitarist bir liberal demokrasi yandaşı olarak kaldı. Öte yandan, karşılıklı yardımlaşma ve bireysel özgürlüğü öneren Kropotkin’in anarşist kuramlarını da benimsiyordu. Henüz yirmi yaşındayken, F. Paulsen’in, iradeyi aklın önüne koyan ve doğal evrim kavramını ahlaki bir özellikle donatan "Etik Sistemi" onu derinden etkiledi.

1918’de kurduğu Yeni Yurttaşlar Derneği’ndeki yandaşlarıyla birlikte, bir beden eğitimi ahlakı üzerinde bile durdu. Devrimci saflığı ve atletik gücü, Mao’nun bu alanda saygınlık kazanmasında ve örnek alınmasında önemli rol oynadı. Buna en güzel örnek 1966’da, Kültür Devrimi’nin en sıcak günlerinde, yetmiş üç yaşındayken Yangzi Jiang Nehri’ni yüzerek geçmesidir.



MÜCADELE



ÇKP’nin ilk taktiği, birleşik milliyetçi cephe taktiği oldu; bu cephede anarşistlerle omuz omuza mücadele yürütüldü ve hatta Cumhuriyetçi Sun Yat-Sen’in Guomindang’ı ile bütünleşildi. Mao, hem ÇKP Merkez Komitesi’nde hem de Şanghay’daki Guomindang Yürütme Kurulu’nda görev yapıyordu. Ancak, işçilerin ve şehirlilerin 1925’teki ilk devrimci ayaklanması, büyük bir komünist kıyımıyla sonuçlandı ve 1927’de ÇKP’nin varlığı neredeyse sıfırlandı. On yıl sonra parti, Japon işgalcilere karşı bir kez daha Guomindang ile işbirliği yaptı; ancak bu kez, kendi birliklerinin bağımsızlığını korudu; çünkü rüzgár artık Mao’nun stratejik dehasının esinlendirdiği kızıl devrimcilerden yana esiyordu.



HAREKETE GEÇIRILEN KÖYLÜ SINIFI



Mao’nun faaliyeti, 1925’ten itibaren, parti yönetiminin çizgisine aykırı bir biçimde gelişti. Büyük ayaklanmalar geleneğini sürdüren Mao, Hunan Eyaleti’nde ilk köylü birliklerinin kuruluşunu destekledi. Böylece, yabancı etkisi altındaki Çin şehirlerindeki sahtekárlıktan kaçındı ve parti içindeki Sovyet danışmanlarının vesayetinden kurtuldu. Çünkü bunlar ÇKP’nin ilk yöneticisi Chen Duksiu’nun düşüşüne yol açmışlardı.



Mao, 1927’deki kırımdan sonra komünistlerin yeniden örgütlenişi sırasında Çin Köylüler Birliği’nin yönetimine seçildi. "Güz Hasadı Ayaklanması"ndan arta kalan birkaç yüz köylüyü bir araya getiren Mao, ilk devrimci orduyu kurdu. Ne var ki Guomindang’ın lideri General Çan Kay-Şek’e bağlı hükümet birlikleri, Mao’nun devrimci ordusunu Jinggang Dağları’na sığınmaya zorladı;  Mao, burada, Parti’nin destek vermemesine rağmen, Kasım 1927’den itibaren toprakları köylüler arasında paylaştırdı ve köylüleri silahlandırdı. Kızıl Ordu’nun gelecekte komutanı olacak olan Zhu De’nin askeri yardımıyla, "kızıl üsler", özellikle, Jiangksi Eyaleti’nde çoğaldı. 1931’de devlet başkanlığını Mao’ nun üstlendiği bir Çin Sovyet Cumhuriyeti ilan edildi; iki yıl sonra, Parti Merkez Komitesi’nin geri çekilmesi üzerine Mao bu eyalette komünist devrimin başına geçti.



UZUN YÜRÜYÜŞ



Komünistler, 1934 sonbaharında bir yıl sürecek bir "Uzun Yürüyüş" için Jiangksi’yi boşaltmak zorunda kaldılar: yola çıkan yaklaşık 100.000 kişiden yürüyüşün sonunda ancak onda biri hayatta kalabilmişti. Kızıl Ordu birlikleri, düşman kuşatmasından kurtulmak için kendinden daha kalabalık  ve daha iyi silahlanmış hükümet kuvvetleriyle çarpışa çarpışa, kuzeybatıya doğru zorlu bir dağlık arazide 10.000 kilometre yol yürümüşlerdi.



Uzun Yürüyüş’ün  emektarları, Çin Halk Cumhuriyeti’nin temelinde yatan bu gerçek efsanenin tanıkları olarak devrimci seçkinleri oluşturdular. Bu kahramanlık destanını başlatan Mao, 1935’te ÇKP’nin yönetimini ele aldı.



Guomindang ile yalnızca taktik amaçlı birleşik cepheye rağmen Japonya’ya karşı savaş, Halk Kurtuluş Ordusu adını almış olan komünist kuvvetlerin halk savaşı stratejisini yetkinleştirmelerine vesile oldu. Bir ölçüde milliyetçi tepkiden de destek alan ÇKP’nin kendi yönetimi altındaki topraklarda karşılıklı yardımlaşma ekipleri oluşturarak ekonomik üretimi örgütlemeyi sürdürüyor ve şu ilkeleri uyguluyordu: Parti otoritesi, kuramsal olarak tabana ifade özgürlüğü tanıyan ama yukarıdan alınan kararların tartışılmasını yasaklayan bir demokratik merkeziyetçilik ve düşünceyi baskı altına alan "özeleştiri". Mao, başlangıçta, Parti’nin genel direktiflerine aykırı olarak, zengin köylülerin desteğini yitirmemek için, aşırı sert bir tarım reformundan uzak durma akıllılığını gösterdi.



Guomindang’a karşı üç yıl süren iç savaş ve Kuzey Çin köylülerinin yoğun bir biçimde harekete geçirilişi, 1 Ekim 1949’da, Pekin’de Tian An Men Meydanı’nda Mao tarafından Çin Halk Cumhuriyeti’ nin ilan edilmesiyle sonuçlandı. Rejimin ideolojik güvencesi ve yeniden kavuşulan birliğin simgesi olarak Mao, 1954’te devlet başkanı seçildi ve 1955’e kadar hükümet faaliyetlerinin dışında kaldı.

"MAO ZEDONG DÜŞÜNCESI"



 "Maoculuk veya Maoizm" diye başka dillere çevrilen Çince deyim, daha çok "Mao Zedong düşüncesi" anlamına gelir. Gerçekten de, ideolojiyi ifade etmek için kullanılan Çin ideogramı daima Marksizm-Leninizm için kullanılmıştır. 1945’ten itibaren ÇKP’nin temel ilkesi düzeyine yükseltilmiş olmakla birlikte "Mao’nun düşüncesi" de 1956’dan itibaren parti içinde eleştirilere uğramış ve Çin’de de SSCB’deki "Stalincilikten arındırma" olgusuna göre daha hafif olmakla birlikte bir "Maoculuktan arındırma" olgusu yaşanmıştır.



SOSYALİZMİN ÇİN YOLU



Çin Devrimi’nin özel deneyimine sıkı sıkıya bağlı olan Maoculuk, özellikle, içinde bulunulan koşullarla bağlantılı olarak yazılmış metinlere dayanır. 1950’li yılların sonlarına gelindiğinde Mao, siyasi görüşlerini kaleme almayı esas itibariyle tamamlamıştı. Bu görüşler, Kültür Devrimi sırasında derlenerek basitleştirilmiş ve yaklaşık bir milyar adet basılan Kızıl Kitap’ı oluşturdu.



1956’da, Hrusçov’un Stalin’in kişiliğine tapınmayı eleştiren ve hatalarını ortaya koyan raporundan sonra, Çinli yöneticiler, ölmüş totoliter şefi savunmaya kalkıştılar; böylece Mao’ya yönelebilecek eleştirilerin önünü kesmek istediler. Nitekim Mao’da, 1957’de verdiği "Halkın Içindeki Çelişkilerin Adil Çözümü" konulu söylevinde Marksist ve Leninist anlayışlarla arasındaki mesafeyi dile getirdi. Sosyalizme geçiş evresi boyunca, Marksizm-Leninizm, önceliği ekonomik etkenlere verir ve partinin ideolojisinin egemen olduğu kültürel alanı her türlü çelişkiden uzak tutar. Mao, Taocu ’yin’ ve ’yang’ geleneğine yaslanmakta tereddüt göstermeyerek, çelişkili etkenlerin ortadan kalkması nedeniyle, ideolojik devrimin ekonomik devrimden önce geldiği bir "kitle çizgisi" halinde kolektif enerjiyi seferber edecek art arda devrimlerin zorunlu olduğunu ileri sürdü. Bu bağlamda,  Ileriye Doğru Büyük Sıçrama (1957-1960) gönüllü stratejisini benimsedi; bu doğrultuda "tarım cephesi askerleri" haline getirilmiş köylülerden ölçüsüz bir üretim çabası istendi. Büyük Sıçrama’nın sonucu 13 milyon kişinin açlıktan ölmesine yol açan bir kıtlık oldu. Bunun üzerine "Büyük Önder" ülkenin doğrudan yönetiminden çekildi.



KÜLTÜR DEVRİMİ



1963’ten itibaren, belli başlı Maocu tezlere dayalı olarak olağanüstü bir propaganda saldırısı, bir sosyalist eğitim kampanyası başlatıldı: partinin kitleler tarafından denetlenmesi, hiyerarşiye son verilmesi, el emeğiyle kafa emeği, şehirle köy arasındaki farklılığın kaldırılması. Halk Kurtuluş Ordusu’nu yöneten Lin Biao, Mao’nun kişiliğinde gerçek bir tapınmayı örgütledi. Mao, bir kez daha ekonomi uzmanlarına karşı çıktı ve iktidarı ele geçirmek üzere parti aygıtına karşı Kültür Devrimi’ni (1965/69) yönetti. Dört Eski’yi (eski düşünceler, eski kültür, eski alışkanlıklar ve eski ádetler) yok etmeyi ve "yeni insanı yaratma"yı hedefleyen ütopik bir girişim olarak, Kültür Devrimi, bürokrasiyi eleştiriyordu. Liselerde ve üniversitelerde şiddet hareketleri başladı, öğretmenler dövüldü; 1966’da çoğunluğu öğrencilerden, fanatik gençlerden oluşan milyonlarca Kızıl Muhafız’ın seferber edilmesiyle terör doruk noktasına ulaştı. Kızıl Muhafızlar, şehirleri denetim altına aldılar ve geçmişin simgesi dedikleri her şeyi yakıp yıktılar. Kendi içlerinde de bölünmüş haldeki Kızıl Muhafızlar, ordu tarafından düzene uymaya çağrıldı. Bu düzenleme bizzat Mao tarafından yürütüldü.



Kültür Devrimi, Mao’dan sonraki yöneticiler tarafından rejimin uğradığı tüm başarısızlıkların nedeni olarak gösterildi. Aynı şekilde, Ileriye Doğru Büyük Sıçrama’dan başlayarak, Mao’nun tüm hataları, onun üzerinde büyük etkisi olan Mao’nun dul eşi Jiang Kuing’in yönettiği Dörtlü Çete’ye mal edildi. Gerçekten de Kültür Devrimi’nin hem örgütlenmesine  hem bastırılmasına katılmış olan bu önde gelen Maocular, 9 Eylül 1976’da Mao’nun yaşama gözlerini yummasından sonra iktidarlarını sürdüremediler. Iki yıl sonra, Deng Ksiaoping "Maoculuktan" arındırma sürecini başlattı.

MAO ZEDONG DÜŞÜNCESI"

 "Maoculuk veya Maoizm" diye başka dillere çevrilen Çince deyim, daha çok "Mao Zedong düşüncesi" anlamına gelir. Gerçekten de, ideolojiyi ifade etmek için kullanılan Çin ideogramı daima Marksizm-Leninizm için kullanılmıştır. 1945’ten itibaren ÇKP’nin temel ilkesi düzeyine yükseltilmiş olmakla birlikte "Mao’nun düşüncesi" de 1956’dan itibaren parti içinde eleştirilere uğramış ve Çin’de de SSCB’deki "Stalincilikten arındırma" olgusuna göre daha hafif olmakla birlikte bir "Maoculuktan arındırma" olgusu yaşanmıştır.



SOSYALİZMİN ÇİN YOLU



Çin Devrimi’nin özel deneyimine sıkı sıkıya bağlı olan Maoculuk, özellikle, içinde bulunulan koşullarla bağlantılı olarak yazılmış metinlere dayanır. 1950’li yılların sonlarına gelindiğinde Mao, siyasi görüşlerini kaleme almayı esas itibariyle tamamlamıştı. Bu görüşler, Kültür Devrimi sırasında derlenerek basitleştirilmiş ve yaklaşık bir milyar adet basılan Kızıl Kitap’ı oluşturdu.



1956’da, Hrusçov’un Stalin’in kişiliğine tapınmayı eleştiren ve hatalarını ortaya koyan raporundan sonra, Çinli yöneticiler, ölmüş totoliter şefi savunmaya kalkıştılar; böylece Mao’ya yönelebilecek eleştirilerin önünü kesmek istediler. Nitekim Mao’da, 1957’de verdiği "Halkın Içindeki Çelişkilerin Adil Çözümü" konulu söylevinde Marksist ve Leninist anlayışlarla arasındaki mesafeyi dile getirdi. Sosyalizme geçiş evresi boyunca, Marksizm-Leninizm, önceliği ekonomik etkenlere verir ve partinin ideolojisinin egemen olduğu kültürel alanı her türlü çelişkiden uzak tutar. Mao, Taocu ’yin’ ve ’yang’ geleneğine yaslanmakta tereddüt göstermeyerek, çelişkili etkenlerin ortadan kalkması nedeniyle, ideolojik devrimin ekonomik devrimden önce geldiği bir "kitle çizgisi" halinde kolektif enerjiyi seferber edecek art arda devrimlerin zorunlu olduğunu ileri sürdü. Bu bağlamda,  Ileriye Doğru Büyük Sıçrama (1957-1960) gönüllü stratejisini benimsedi; bu doğrultuda "tarım cephesi askerleri" haline getirilmiş köylülerden ölçüsüz bir üretim çabası istendi. Büyük Sıçrama’nın sonucu 13 milyon kişinin açlıktan ölmesine yol açan bir kıtlık oldu. Bunun üzerine "Büyük Önder" ülkenin doğrudan yönetiminden çekildi.



KÜLTÜR DEVRİMİ



1963’ten itibaren, belli başlı Maocu tezlere dayalı olarak olağanüstü bir propaganda saldırısı, bir sosyalist eğitim kampanyası başlatıldı: partinin kitleler tarafından denetlenmesi, hiyerarşiye son verilmesi, el emeğiyle kafa emeği, şehirle köy arasındaki farklılığın kaldırılması. Halk Kurtuluş Ordusu’nu yöneten Lin Biao, Mao’nun kişiliğinde gerçek bir tapınmayı örgütledi. Mao, bir kez daha ekonomi uzmanlarına karşı çıktı ve iktidarı ele geçirmek üzere parti aygıtına karşı Kültür Devrimi’ni (1965/69) yönetti. Dört Eski’yi (eski düşünceler, eski kültür, eski alışkanlıklar ve eski ádetler) yok etmeyi ve "yeni insanı yaratma"yı hedefleyen ütopik bir girişim olarak, Kültür Devrimi, bürokrasiyi eleştiriyordu. Liselerde ve üniversitelerde şiddet hareketleri başladı, öğretmenler dövüldü; 1966’da çoğunluğu öğrencilerden, fanatik gençlerden oluşan milyonlarca Kızıl Muhafız’ın seferber edilmesiyle terör doruk noktasına ulaştı. Kızıl Muhafızlar, şehirleri denetim altına aldılar ve geçmişin simgesi dedikleri her şeyi yakıp yıktılar. Kendi içlerinde de bölünmüş haldeki Kızıl Muhafızlar, ordu tarafından düzene uymaya çağrıldı. Bu düzenleme bizzat Mao tarafından yürütüldü.



Kültür Devrimi, Mao’dan sonraki yöneticiler tarafından rejimin uğradığı tüm başarısızlıkların nedeni olarak gösterildi. Aynı şekilde, Ileriye Doğru Büyük Sıçrama’dan başlayarak, Mao’nun tüm hataları, onun üzerinde büyük etkisi olan Mao’nun dul eşi Jiang Kuing’in yönettiği Dörtlü Çete’ye mal edildi. Gerçekten de Kültür Devrimi’nin hem örgütlenmesine  hem bastırılmasına katılmış olan bu önde gelen Maocular, 9 Eylül 1976’da Mao’nun yaşama gözlerini yummasından sonra iktidarlarını sürdüremediler. Iki yıl sonra, Deng Ksiaoping "Maoculuktan" arındırma sürecini başlattı.

"MAO ZEDONG DÜŞÜNCESI"

"Maoculuk veya Maoizm" diye başka dillere çevrilen Çince deyim, daha çok "Mao Zedong düşüncesi" anlamına gelir. Gerçekten de, ideolojiyi ifade etmek için kullanılan Çin ideogramı daima Marksizm-Leninizm için kullanılmıştır. 1945’ten itibaren ÇKP’nin temel ilkesi düzeyine yükseltilmiş olmakla birlikte "Mao’nun düşüncesi" de 1956’dan itibaren parti içinde eleştirilere uğramış ve Çin’de de SSCB’deki "Stalincilikten arındırma" olgusuna göre daha hafif olmakla birlikte bir "Maoculuktan arındırma" olgusu yaşanmıştır.



SOSYALİZMİN ÇİN YOLU



Çin Devrimi’nin özel deneyimine sıkı sıkıya bağlı olan Maoculuk, özellikle, içinde bulunulan koşullarla bağlantılı olarak yazılmış metinlere dayanır. 1950’li yılların sonlarına gelindiğinde Mao, siyasi görüşlerini kaleme almayı esas itibariyle tamamlamıştı. Bu görüşler, Kültür Devrimi sırasında derlenerek basitleştirilmiş ve yaklaşık bir milyar adet basılan Kızıl Kitap’ı oluşturdu.



1956’da, Hrusçov’un Stalin’in kişiliğine tapınmayı eleştiren ve hatalarını ortaya koyan raporundan sonra, Çinli yöneticiler, ölmüş totoliter şefi savunmaya kalkıştılar; böylece Mao’ya yönelebilecek eleştirilerin önünü kesmek istediler. Nitekim Mao’da, 1957’de verdiği "Halkın Içindeki Çelişkilerin Adil Çözümü" konulu söylevinde Marksist ve Leninist anlayışlarla arasındaki mesafeyi dile getirdi. Sosyalizme geçiş evresi boyunca, Marksizm-Leninizm, önceliği ekonomik etkenlere verir ve partinin ideolojisinin egemen olduğu kültürel alanı her türlü çelişkiden uzak tutar. Mao, Taocu ’yin’ ve ’yang’ geleneğine yaslanmakta tereddüt göstermeyerek, çelişkili etkenlerin ortadan kalkması nedeniyle, ideolojik devrimin ekonomik devrimden önce geldiği bir "kitle çizgisi" halinde kolektif enerjiyi seferber edecek art arda devrimlerin zorunlu olduğunu ileri sürdü. Bu bağlamda,  Ileriye Doğru Büyük Sıçrama (1957-1960) gönüllü stratejisini benimsedi; bu doğrultuda "tarım cephesi askerleri" haline getirilmiş köylülerden ölçüsüz bir üretim çabası istendi. Büyük Sıçrama’nın sonucu 13 milyon kişinin açlıktan ölmesine yol açan bir kıtlık oldu. Bunun üzerine "Büyük Önder" ülkenin doğrudan yönetiminden çekildi.



KÜLTÜR DEVRİMİ



1963’ten itibaren, belli başlı Maocu tezlere dayalı olarak olağanüstü bir propaganda saldırısı, bir sosyalist eğitim kampanyası başlatıldı: partinin kitleler tarafından denetlenmesi, hiyerarşiye son verilmesi, el emeğiyle kafa emeği, şehirle köy arasındaki farklılığın kaldırılması. Halk Kurtuluş Ordusu’nu yöneten Lin Biao, Mao’nun kişiliğinde gerçek bir tapınmayı örgütledi. Mao, bir kez daha ekonomi uzmanlarına karşı çıktı ve iktidarı ele geçirmek üzere parti aygıtına karşı Kültür Devrimi’ni (1965/69) yönetti. Dört Eski’yi (eski düşünceler, eski kültür, eski alışkanlıklar ve eski ádetler) yok etmeyi ve "yeni insanı yaratma"yı hedefleyen ütopik bir girişim olarak, Kültür Devrimi, bürokrasiyi eleştiriyordu. Liselerde ve üniversitelerde şiddet hareketleri başladı, öğretmenler dövüldü; 1966’da çoğunluğu öğrencilerden, fanatik gençlerden oluşan milyonlarca Kızıl Muhafız’ın seferber edilmesiyle terör doruk noktasına ulaştı. Kızıl Muhafızlar, şehirleri denetim altına aldılar ve geçmişin simgesi dedikleri her şeyi yakıp yıktılar. Kendi içlerinde de bölünmüş haldeki Kızıl Muhafızlar, ordu tarafından düzene uymaya çağrıldı. Bu düzenleme bizzat Mao tarafından yürütüldü.



Kültür Devrimi, Mao’dan sonraki yöneticiler tarafından rejimin uğradığı tüm başarısızlıkların nedeni olarak gösterildi. Aynı şekilde, Ileriye Doğru Büyük Sıçrama’dan başlayarak, Mao’nun tüm hataları, onun üzerinde büyük etkisi olan Mao’nun dul eşi Jiang Kuing’in yönettiği Dörtlü Çete’ye mal edildi. Gerçekten de Kültür Devrimi’nin hem örgütlenmesine  hem bastırılmasına katılmış olan bu önde gelen Maocular, 9 Eylül 1976’da Mao’nun yaşama gözlerini yummasından sonra iktidarlarını sürdüremediler. Iki yıl sonra, Deng Ksiaoping "Maoculuktan" arındırma sürecini başlattı.





Share this article :

Yorum Gönder

 
Support : Creating Website | Johny Template | Mas Template
Copyright © 2011. teleyorum - All Rights Reserved
Template Created by Creating Website Published by Mas Template
Proudly powered by Blogger