Muhsin Ertuğrul

22 Şubat 2010 Pazartesi0 yorum

Muhsin ErtuğrulTürkiye’de çağdaş anlamda bir tiyatro anlayışının yerleşmesi ve kurumlaşması için çalışanların başında Muhsin Ertuğrul gelir. Tiyatronun bir eğlence değil, kitlelerin eğitilmesinde yararlanılan bir kurum olduğu anlayışını savunan Muhsin Ertuğrul, yıllarca tiyatro sanatına oyuncu, çevirmen, yönetmen ve yönetici olarak hizmet etmiştir.



Batı tiyatrosundaki yenilikleri (yorum, sahne tekniği, yönetim vb) Türk tiyatrosunda da uygulamaya koymuş, tiyatronun Istanbul dışındaki şehirlere yayılmasına katkıda bulunmuştur. Sinemayla da yakından ilgilenen Muhsin Ertuğrul, Türk sinema tarihinde "tiyatrocular dönemi" olarak adlandırılan ilk evreye de damgasını vurmuştur. Muhsin Ertuğrul, tiyatroya oyuncu ve yönetmen olarak 40 yıl (1910-1950), yönetici olarak da 26 yıl (1950-1976) hizmette bulunmuştur. Bu sürede tiyatro meslek okulunun açılmasına öncülük etmiş, Devlet Tiyatrosu ve Operası’nın kurulup gelişmesine katkıda bulunmuş, ilk kez bir tiyatro dergisinin yayımlanmasını gündeme getirmiş, çocuk tiyatrolarının sürekliliğini sağlamış, yerli tiyatro yazarlarını özendirmiş, halkı tiyatroya çekecek bazı yöntemler geliştirmiştir.
Muhsin Ertuğrul, 1919-1953 yılları arasında 30’dan fazla filme yönetmen olarak imzasını atmıştır. Sinemayı tiyatronun ardında ikinci bir iş olarak gören Muhsin Ertuğrul’un filmlerinin çoğunu yabancı kaynaklardan yapılmış uyarlamalar oluşturur. Yerli konuları işleyen filmleriyse Batı sineması etkisiyle gerçekleştirilmiştir.


Tiyatroya adanan bir ömür


Muhsin ErtuğrulMuhsin Ertuğrul, 5 Mart 1892 tarihinde Istanbul’da doğdu. Hariciye Nezareti veznedarlarından Hüseyin Hüsnü Bey’in, Alman asıllı ikinci eşi Fatma Dilruh’tan olan altı çocuğunun en küçüğüydü. Tefeyyüz Mektebi’nde, Darüledep’te, Soğukçeşme ve Toptaşı rüştiyelerinde, Mercan Idadisi’nde okudu. Babasıyla birlikte izlediği meddah, karagöz, ortaoyunu ile Osmanlı Dram Kumpanyası temsilleri onda tiyatro merakı uyandırdı.
Türk tiyatro ve sinema oyuncusu, yönetmeni Muhsin Ertuğrul, daha çok Türk tiyatrosunun gelişmesindeki öncü çalışmalarıyla modern Türk tiyatrosunun kurucusu olarak tanınır.
Burhanettin (Tepsi) Kumpanyası’nın Erenköy’de sahneye koyduğu Sherlock Holmes oyununda "Bop" rolüyle sahneye ilk adımını attı (30 Nisan 1910). Reşat Rıdvan ve Burhanettin beylerin sahibi olduğu Odeon Tiyatrosu’nda "Sahne-i Milliye-i Osmani" adı altında oynadıkları Dreyfüs, Othello, Gülnihal, Mürebbiye, Haydutlar ve daha başka oyunlarda çeşitli rollere çıktı. Muhsin Ertuğrul, tiyatro oyunculuğu yaptığı ailesi tarafından öğrenilince evden ayrıldı; bir daha da dönmedi.
Muhsin Ertuğrul 1911 yılında, Vahram Papazyan ve Istanbul’a gelen Fransız topluluklarının etkisiyle, tiyatro görgüsünü geliştirmek üzere Paris’e gitti. Çeşitli Fransız topluluklarını, ünlü oyuncuları (bu arada uzunca bir süre etkisinden kurtulamayacağı Mounet-Sully’yi) ve Paris’e gelen Rus topluluklarını izleme fırsatı buldu. 1912’de Istanbul’a döndü. Ertuğrul Muhsin ve Arkadaşları adı altında bir topluluk oluşturarak Hamlet’i sahneledi; hem oyunu yönetti, hem de bu oyunda Laertes rolünü oynadı. 1913 yılında yeni bir topluluk kurarak Eugne Brieux’nün Simone, P. Autier’nin Fener Bekçileri, Mark Twain’in Şikago Çiftçisi adlı oyunlarını yönetti. Bu arada Şehzadebaşı’nda bir sinema salonu kiraladı; orada film gösterdi, oyunlar oynadı. Birkaç ay sonra gene Paris’e gitti. Ilk yayımlanan tiyatro yazısını Şehbal dergisine Paris’ten gönderdi (23 Kasım 1913). Jacques Copeau ve AndrZ Antoine’ın çalışmalarını yakından izledi.
1914 yılında Istanbul’a döndü. Ertuğrul Muhsin ve Arkadaşları adlı yeni bir topluluk ile H. Bernstein’ın La Griffe’ini Fahişe, E. Brieux’nün Le Bercaeu oyununu Büyük Hata adıyla Türkçe’ye uyarladı ve sahneledi. Bu arada "Darülbedayi-i Osmani"nin kuruluş çalışmaları Reşat Rıdvan Bey tarafından başlatılmıştı. Darülbedayi’nin sınavlarını kazanan Muhsin Ertuğrul, öğrenci olarak girdiği bu kurumda, kısa sürede yardımcı öğretmenliğe getirildi. 1915 yılında Darülbedayi’nin devamlı temsil kadrosuna alındı. 1916 yılında Çürük Temel ve Hisse-i Şayia’daki oyunlarıyla ilgiyi topladı. Aynı yıl izin alarak Berlin’e gitti; film stüdyolarında, tiyatro topluluklarında figüranlık ve sahne işçiliği yaptı; provaları izledi. Alman tiyatro adamı Albert Bassermann’ın etkisiyle H. Ibsen ve A. Strindberg’in oyunlarını inceledi. Max Reinhardt’la tanıştı, onun çalışmalarını izledi.
1917’de Tahsin Nahit’in Bir Çiçek Iki Böcek adlı uyarlamasını, H. Fahri Ozansoy’un Baykuş adlı manzum dramını, H. Kistemaeckers’ten uyarladığı Uçurum’u sahneledi ve bunlarda rol aldı. Ağustos ayında izin alarak yeniden Berlin’e gitti. 1918’de Istanbul’a döndü. Edebi Tiyatro Heyeti adında bir özel topluluk kurdu, Ramazan ayı boyunca temsiller verdiler.
Muhsin Ertuğrul 1919 Ağustos’unda kurulan Beyoğlu Musiki Akademisi’ne estetik, mimik ve inşat dersleri vermek üzere çağrıldı. Darülbedayi’ye döndü. Oyun seçimindeki anlaşmazlıklar ve yönetimdeki karşıklıklar nedeniyle kısa süre sonra bu kurumdan ayrıldı.
1921 yılında Darülbedayi’ye bu defa rejisör olarak girdi. Harap Yurt, Karanlık Kuyu oyunlarını yönetti. Önemli roller oynadı. Tiyatro yönetiminin ve konu seçiminin sanatçılara bırakılması yolundaki isteklerine yönetim tepki gösterdi ve Behzat Haki (Butak), Emin Beliğ, Ercüment Behzat (Lav) ve Onnik Binemeciyan’la birlikte Darülbedayi’den çıkarıldılar. Almanya’ya, sonra Avusturya’ya gitti. Strindberg’in Baba’sını (Fadren) ve Kistemaeckers’in Sürgün adlı oyununu Kasırga adıyla Türkçe’ye çevirdi. Shakespeare’in Othello’sunu sahneye koydu. Leonid Andreyev’in Misly adlı eserini Ihtilal adıyla Türkçeye aktardı.
1924-1925 tiyatro sezonunda yine Ertuğrul Muhsin ve Arkadaşları adlı bir topluluk kurarak Şehzadebaşı’ndaki Ferah Tiyatrosu’nda çeşitli oyunlar sahneye koydu. Türk tiyatrosunun en ilerici ve en sanatsal evrelerinden birini oluşturan bu dönemde yerli yazarlara, takım oyunculuğuna, işbölümüne önem verilen örnek bir çalışma düzeni gerçekleştirildi. Türkiye’de ilk defa öğrenciler için indirimli matineler bu dönemde düzenlendi, tiyatro bilgisi veren ücretsiz broşürler dağıtıldı. Parasızlık nedeniyle beş ay sonra dağılan bu topluluk, bu süre içinde 23 değişik oyun sahneledi.
Muhsin Ertuğrul, topluluğun dağılmasından sonra Sovyetler Birliği gezisine çıktı. Sovyet Eğitim Komiseri Lunaçarski ile tanıştı. Moskova’da bütün tiyatrolara girme izni aldı. Stanislavski, Nemiroviç-Dançenko, Tayrov, Meyerhold, Ayzenştayn ve yazar Tretyakov’la tanıştı. Onların çalışmalarına katıldı.
1927’de Darülbedayi’nin sanat yönetmenliği görevini üstlendi. Sahne çalışmalarını düzen altına alan yönetmenlikler hazırladı ve uygulamaya koydu. 1949’da Devlet Tiyatrosu’nun genel müdürlüğüne getirilinceye kadar sürdürdüğü çalışmalarla, Darülbedayi tam bir şehir tiyatrosu kimliği kazandı. Provaların disiplin altına alınması, titiz oyun seçimleri, oyunların tam saatinde başlaması, izleyicilerin uygarca oyun izlemeleri bu dönemde Türk tiyatrosuna yerleşti. Seyircilerin tiyatro kültürünü geliştirmek amacıyla Nisan 1930’dan başlayarak düzenli program dergisi yayımlanmaya başladı. Dergi daha sonra adını Türk Tiyatrosu olarak değiştirdi. 1927’de kurulan Sanayi-i Nefise Birliği’nin (Güzel Sanatlar Derneği) Tiyatro Bölümü başkanlığına getirildi. 1928’de Darülbedayi sanatçılarıyla başarılı bir Kahire turnesi yaptı. Amerika gezisine çıktı. Orada temsiller vermekte olan Japon No Tiyatrosu ünlü sanatçısı Miçuri Toyama’dan çok etkilendi.
1930’da Tiyatro Meslek Okulu’nun açılmasına öncülük etti. Daha sonraları Belediye Konservatuvarı’na dönüşecek olan bu okulda öğretmenlik yaptı. Tiyatro sanatına katkıları için 1931’de Almanya’da Goethe Madalyası verildi. 1933’te Behzat Butak’ın jübilesini yaparak Türkiye’de jübile geleneğini de Muhsin Entuğrul başlattı.
1934’te Joseph Marx’ın başında bulunduğu Belediye Konservatuvarı’nda ders vermeye başladı. Kurmayı tasarladığı çocuk tiyatrosu konusunda incelemeler yapmak üzere Moskova’ya gitti. Sovyet Çocuk Tiyatrosu’nun kurucusu Natalya Satz ve Profesör Arkin’le görüştü. Stanislavski’yi Ankara’da kurulacak Devlet Konservatuvarı’nda danışmanlık etmesi için davet etti. Stanislavski’nin benimsediği bu çağrı çeşitli nedenlerle gerçekleşemedi.
1935-1936 sezonunda Istanbul Şehir Tiyatrosu’nda Türkiye’deki ilk düzenli çocuk oyunlarını başlattı. Gençliğe yönelik öğrenci matinelerinde klasik tiyatro eserlerini ve Türk yazarların oyunlarını tanıtıcı temsiller verdirdi. Carl Ebert’in getirtilmesiyle kurulan Ankara Devlet Konservatuvarı’nda tiyatro öğretmeni olarak göreve başladı. 1938’de Ebert ile anlaşmazlığa düşerek bu görevinden ayrıldı. 1940’ta Emekli Sahne Sanatkárları Derneği’nin kurulmasına öncülük etti.
1941’de Ankara Devlet Konservatuvarı’nda yeniden sahne derslerine girmeye başladı. 1943’te eşi tiyatro sanatçısı Neyyire Neyir’i kaybetti. 1946’da Ingiltere’ye gitti. Bir bale okulu kurulması için Ingiltere Kraliyet Balesi yöneticisi ünlü koreograf Ninette de Valois’nın Istanbul’a çağrılması için girişimlerde bulundu. Paris ve Berlin’deki tiyatro çalışmalarını izledi.



Oyuncu ve yönetmenlikten tiyatro yöneticiliğine




Muhsin ErtuğrulEline geçen her türlü maddi imkánı ve fırsatı Türk tiyatrosunun gelişmesi ve halka ulaştırılması yönünde değerlendiren başka bir tiyatro adamı yoktur.
Muhsin Ertuğrul, 1947 yılında henüz kurulmakta olan Devlet Tiyatrosu’nun çekirdeğini oluşturan Tatbikat Sahnesi’nin yönetimini üstlendi. Bir yıl önce onun öncülüğünde temeli atılan Istanbul Açıkhava Tiyatrosu, Muhsin Ertuğrul’un sahneye koyduğu Kral Oidipus’la açıldı. Ankara’da Tatbikat Sahnesi’nin dekor deposunu tiyatro salonuna dönüştürerek Küçük Tiyatro’yu açtı. Devlet Tiyatrosu düzenli temsillerine bu sahnede başladı.
Devlet Tiyatrosu genel müdürlüğüne atandı. Devlet Tiyatrosu ve Operası gösterileri için yüzde 25 indirimli bir memur abone karnesi sistemi kurdu. Izleyici sayısını giderek arttırdı. Cevat Fehmi Başkut, Ahmet Kutsi Tecer, Oktay Rifat, Melih Cevdet Anday, Sabahattin Kudret Aksal, Turgut Özakman, Názım Kurşunlu gibi yeni yazarları tiyatroya kazandırdı. 1 Ekim’de Büyük Tiyatro’yu resmen açtı. Hem Istanbul hem Ankara’da J. B. Priestley’in Bir Komiser Geldi adlı oyununu sahneledi. Bu oyunda oynadığı Müfettiş rolüyle sahnelerde son defa göründü.
1951’de Milli Eğitim Bakanı’nın tutumuna kızarak istifa etti. Yapı ve Kredi Bankası’nın çağrısıyla Beyoğlu’nda Cumhuriyet döneminin en ilginç özel tiyatrolarından olan Küçük Sahne’yi kurdu. Burada Münir Özkul, Mücap Ofluoğlu, Şükran Güngör, Sadri Alışık, Lale Oraloğlu, Altan Karındaş, Kámuran Yüce, Cahit Irgat, Haldun Dormen, Nur Sabuncu gibi genç sanatçılarla Fareler ve Insanlar, Kanlı Düğün, On Ikinci Gece, Babayiğit, Godot’yu Beklerken gibi seçkin oyunlardan oluşan bir repertuvar tiyatrosunu gerçekleştirdi.
1954’te ikinci defa Devlet Tiyatrosu ve Operası Genel Müdürlüğü’ne getirildi. Ankara’da Üçüncü Tiyatro ve Oda Tiyatrosu’nu hizmete açtı. Bölge tiyatroları yasa tasarısı üzerinde çalışırken Adana Şehir Tiyatrosu, Izmir Devlet Tiyatrosu ve Bursa Ahmet Vefik Paşa tiyatrolarının açılmasını sağladı. 1958’de yönetimle anlaşmazlığa düşerek genel müdürlük görevinden gene ayrıldı. 1959’da Istanbul Şehir Tiyatroları başyönetmenliğine getirildi. 1966 Şubat’ına kadar sürdürdüğü bu görev döneminde çoğu yurtdışında tiyatro öğrenimi görmüş olan Tunç Yalman, Şirin Devrim, Engin Cezzar, Genco Erkal, Beklan Algan, Ayla Algan, Nüvit Özdoğru, Güngör Dilmen, Hamit Akınlı, Zihni Küçümen, Çetin Ipekkaya, Doğan Aksel, Duygu Sağıroğlu, Mengü Ertel gibi sanatçıların Şehir Tiyatroları’nda yönetici görevlere getirilmelerini sağlayarak çalışmalara büyük bir dinamizm kazandırdı. Kadıköy, Fatih, Üsküdar ve Zeytinburnu semt tiyatrolarını hizmete açtı. Rumeli Hisar’ında yaz dönemlerinde temsiller verecek bir açıkhava tiyatrosu da onun çabalarıyla faaliyete geçirildi. 1966’da Şehir Tiyatroları ile repertuvar konusundaki görüş ayrılığına düştü; Belediye Meclisi, başyönetmenlik kadrosunu kaldırınca açıkta kaldı. Federal Almanya ve Ispanya’daki tiyatro eğitim yöntemlerini incelemeye gitti. 1967’de Istanbul Üniversitesi Iktisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü’nde tiyatro eleştirisi, LCC Tiyatro Okulu’nda sahne çalışmaları dersleri verdi.
1969’da Muhsin Ertuğrul’a Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Araştırmaları Enstitüsü’nce törenle şeref üyeliği belgesi verildi. 23 Aralık - 12 Ocak 1970 arasında 60. sanat yılı büyük programlarla kutlandı. 1974’te Şehir Tiyatroları’nın başına yeniden, genel sanat yönetmeni olarak atandı. Genç yönetmen, oyuncu, yazar ve dekorcularla işbirliğini sürdürdü. Yedikule Zindanları’nda bir açıkhava tiyatrosu açtı. Tepebaşı’nda bulunan Şehir Tiyatroları Maragozhanesi’ni Deneme Tiyatrosu’na dönüştürdü. Gültepe ve Bayrampaşa tiyatrolarını açtı. Gezginci bir tiyatro topluluğu kurarak Istanbul’un çeşitli yerlerindeki kahvehanelerde temsiller verdirdi. 1975’te sırasıyla Berlin’e ve Paris’e gitti. Çeşitli tiyatrolardaki yeni oyunları ve sahne tasarımlarını inceledi. 1976 yılı Nisan ayı sonlarında "yerinden yönetim" konusunda çıkan tartışmalarla tiyatroda artan iç gerilimi bir demokratikleşme hareketi olarak görmediğini bildirerek, görevinden ayrıldı.
1979 yılında Ege Üniversitesi Senatosu tarafından Muhsin Ertuğrul’a Türk tiyatrosu ve sinemasına yaptığı hizmetlerden dolayı "fahri doktor" sanı verildi. 23 Nisan’da Izmir’de düzenlenen törene hasta olarak katılan Muhsin Ertuğrul, çok kısa bir süre sonra, 29 Nisan 1979’da Izmir’de öldü. 
MUHSİN ERTUĞRUL’UN SİNEMACILIĞI
Muhsin Ertuğrul, sinemaya çokluk bir tiyatrocu gözüyle bakmıştır. Zaten, sinema onun için genellikle yaz tatillerini değerlendiren bir yan işti. Çeşitli tarihlerde Almanya’da ve SSCB’de sinema sanatını inceleyen, filmler yöneten Muhsin Ertuğrul’un sinemacılığında bunların etkileri yoğun olarak görüldü.
Muhsin Ertuğrul, Türk sinemasında birçok "ilk"in başlatıcısıdır: Ilk tarihi film, ilk sesli film, ilk renkli film, Türk kadınının ilk kez filmlerde oynaması, vb.
Muhsin Ertuğrul’un ilk önemli filmlerinden biri Ateşten Gömlek’tir (1923). Halide Edip’in (Adıvar) aynı adlı romanından sinemaya aktarılan Ateşten Gömlek, ilk konulu Kurtuluş Savaşı filmi olması bakımından da önem taşır. Yine Kurtuluş Savaşı’nı konu edinen Bir Millet Uyanıyor’da (1932) Muhsin Ertuğrul, bütün çabalarına karşın, nitelikli bir tarihi film örneği ortaya koyamamıştır: Tarihi gerçekler macera havası içinde verilmiş, birçok olay, olgu karanlıkta kalmıştır. Aysel, Bataklı Damın Kızı (1934-1935 Filmin senaryosunu, Selma Lagerlöf’ün bir hikáyesinden uyarlayan Názım Hikmet yazmıştır.) gerek Muhsin Ertuğrul sinemasının, gerek Türk sinema sanatının bir kilometre taşı olarak değerlendirilebilir: Talat Artemel ve Cahide Sonku’nun başrollerini oynadığı bu melodram ilk köy filmidir: gerçek mekánda (Bursa’ya bağlı Çalıköy’de) çekilmiş, filmde köylüler de oynatılmıştır. Cahide Sonku ile başrolü oynadığı Şehvet Kurbanı (1940) da bir melodramdır; Alman sinemasından (Tendeki Şeytan, 1927) uyarlanan filmin Türk sinemasına bir katkısı olduğu söylenemez. Son filmi Halıcı Kız (1953), ilk renkli film çalışmasıdır. Film biçim ve içerik yönünden başarısız bulunmuştur. 
Türk sinema tarihinde 1923-1939 arası genellikle "tiyatrocular dönemi" olarak adlandırılır. Bu dönemde Muhsin Ertuğrul’un çektiği filmler çoğunluktadır. Muhsin Ertuğrul’un filmlerinde Istanbul Şehir Tiyatrosu sanatçılarına rol vermesi de belirtilmesi gereken bir özelliktir.
TİYATRO ÜZERİNE DÜŞÜNCELERİ
Muhsin Ertuğrul, oyuncu ve yönetmenliğinin yanı sıra tiyatro üzerine pek çok yazı da yazmıştır. Yazılarında tiyatro sanatına bakışını da güçlü mesajlarla dile getirmiş: "Tiyatro, meydan okumak, gerçekleri açıklamak, savaşa kışkırtmak, haksızlıklara direnmek niteliğini taşırsa ancak o zaman sanatçılar ve seyirciler için değerli bir sanat sayılmaya hak kazanır."
"Devletin, tiyatroya hastaneler, kütüphaneler gibi ödenek vermesinin nedeni, sahneden insanları doğru düşünmeye yönelttiği içindir."
"Tiyatroda ahlakın, ruhun, sanatın eğitimiyle insanoğlu asilleşir, toplumda yaşama görüşü genişler."
"Ádemoğlu’nu hoyratlıktan kurtarıp insanlık düzeyine getirmek için izlenecek yol tiyatrodan geçer."
"Sanatçılar yarı deliler gibi sabit bir fikrin kurbanıdırlar. Benim sabit fikrim de tiyatronun toplumu aydınlatacağıdır. Sabit fikirler sabit yıldızlar gibidir. Geceler karanlık oldukça yıldızlar daha çok parlar. Yarıdan çoğu okuma yazma bilmeyen bizim toplumumuz karanlık içindedir."
"Ben tiyatroyu seviyorum; çünkü çıplak hakikatten kaçınıp sığınabileceğimiz tek yer orası. Çünkü tiyatro oynamak hayatın gündelik ve çıplak uysallığına karşı en görünür bir isyandır."
"Ben tiyatroyu seviyorum; çünkü o, hayatımızın sonuna kadar bize oyun oynatarak çocukluğumuzu devam ettiriyor. Çünkü rüyalar ve hasretler orada hiç bulutlanmadan, saadet saçarak bizi doyuruyor, tatmin ediyor."
"Insan, kendisini hayatta ve hakikatte olduğundan daha güzel ve daha gelişmiş gösteren bir aynaya muhtaç olduğu için tiyatroyu icat etti. Çünkü ona bir dünya gerek ki orada idealleri galebe çalsın ve yaşamında boşu boşuna arayıp da bir türlü bulamadığı anlamı orada bulsun."
"Stadyumdaki oyunun seyri sinir gerginliğine, tiyatrodaki oyunun seyri ise duygu ve ruha seslenir. Biri kızıştırıcıdır, öteki sanat yoluyla insanlık duygularını doyurucudur; huzura, rahata kavuşturucudur."


Muhsin Ertuğrul'un başlıca filmleri




Muhsin Ertuğrul1919 Samson (Almanya’da)
1922 Istanbul’da bir Facia-i Aşk / Şişli Güzeli Mediha Hanım’ın Facia-i Katli
1922 Boğaziçi Esrarı / Nur Baba
1923 Ateşten Gömlek
1923 Leblebici Horhor
1923 Kız Kulesinde bir Facia / Fener Bekçileri
1924 Sözde Kızlar
1925 Tamilla (SSCB’de)
1926 Spartakus (SSCB’de)
1926 Beş Dakika (SSCB’de)
1929 Ankara Postası
1931 Istanbul Sokaklarında
1932 Bir Millet Uyanıyor
1935 Aysel, Bataklı Damın Kızı
1938 Aynaroz Kadısı
1939 Bir Kavuk Devrildi
1939 Allahın Cenneti
1939 Tosun Paşa
1940 Şehvet Kurbanı
1941 Kahveci Güzeli
1945 Yayla Kartalı
1946 Harman Sonu
1947 Kızılırmak Karakoyun
1953 Halıcı Kız
YAYINLARI
Muhsin Ertuğrul, tiyatro üzerine birçok yazı yayımlamış, bunlardan bir kısmını ölümünden önce kitaplaştırmıştır: Insan ve Tiyatro Üzerine Gördüklerim (1975). Anıları Benden Sonra Tufan Olmasın (hazırlayanlar: Prof. Dr. Özdemir Nutku, Doç. Dr. Murat Tuncay, Efdal Sevinçli, 1988), inceleme ve denemeleri de Gerçeklerin Düşleri (hazırlayan: Prof Dr. Özdemir Nutku, 1992) adıyla yayımlanmıştır.
Share this article :

Yorum Gönder

 
Support : Creating Website | Johny Template | Mas Template
Copyright © 2011. teleyorum - All Rights Reserved
Template Created by Creating Website Published by Mas Template
Proudly powered by Blogger