Mor - 1856: Mor rengin kraliyet rengi olarak bilinmesi, Akdeniz kıyılarında yaşayan Mollusk adlı bir yumuşakçadan elde edilen boya dışında dünyada mevcut olmamasından kaynaklanıyordu. İngiliz kraliyet ailesi, kendine nadir bulunan ve sıradan halkın kullanamayacağı bir rengi seçmişti. 18 yaşındaki kimyager William Henry Perkin, sıtmaya deva ararken hiçbir işe yaramayan ama rengi harika bir karışım icat etti. Perkin, dünyanın ilk sentetik boyasını icat etmişti. Perkin henüz bilmiyordu ama yıllar sonra Alman Paul Ehrlich, Perkin’in sentetik boyasını kemoterapi için kullanmaya başlayacaktı.
Teflon - 1938: Kloroflorokarbon, ozon tabakasının yanağına öpücük kondurduğu için artık kullanılmıyor ancak 1930’larda, soğutma teknolojisinin göz bebeğiydi. Kimyager Roy Plunkett, yeni bir CFC gazı formüle etmeye çalışıyordu. Roy, akşam çıkarken çalıştığı tetrafloroetilen gazını, bozulmasın diye basınçlı bir metal kaba aktardı. Sabah kapta sadece kaygan beyaz katı parçalar vardı.
Plastik - 1907: 1900’lü yılların başında, elektrik izolasyonunda gomalak kullanılıyordu. Gomalak, böcek yumurtalarından elde edilen iğrenç bir reçineydi (seramik dersinde ellerimizle gomalak tuttuğumuza şimdi inanamıyoruz). Asya’dan gelen gomalak pahalıydı ve Leo Hendrik Baekeland ucuz bir sentetik versiyonunu üretmekte kararlıydı. Elektrik izolasyon malzemesi üretmeyi beceremedi ama çalışmaları sırasında bakaliti, yani plastiğin büyük babasını keşfetti. Eğer “bundan plak yapılır” diye düşünmeseydi, belki plastik nedir bilmiyor olacaktık.
Radyoaktivite - 1896: Henri Becquerel, doğal floresan minerallerinin, güneş ışığından uzak tutulduğunda hala floresan özelliklerini koruyup korumadığını inceliyordu. Havalar çok kötü gidiyordu ve ekipmanlarının üzerini örtüp güneş çıkana kadar bir hafta bekledi. Bu arada incelediği uranyum tuzlarının, üstü kapalıyken ışıdığını fark etti. Karşılığını da, Pierre ve Marie Curie ile birlikte Nobel ödülü alarak ve kurşun kaplı bir tabutta gömülerek aldı.
Japon yapıştırıcı - 1942: Harry Coover, Kodak’ta çalışan bir kimyagerdi. II. Dünya Savaşı’nın ortasıydı ve Dr. Coover, şeffaf ve kurşuna dayanıklı bir materyal üzerinde çalışıyordu. Üzerinde çalıştığı materyal cyanoacrylate yapış yapış bir malzemeydi ve Coover çalışmalarını çöpe attı. Yıllar sonra, çöpe attığı şişe hala çöp kutusunun dibine yapışık duruyordu. Coover’ın jetonu düştüğünde yıllardan 1958'di.
Tesadüfi icatlar listesinde penisilin olmaz mı hiç? Yıllardan 1928 ve Alexander Fleming, tatile gitmeden önce laboratuvarını temizlemeye üşenir. Geri döndüğünde garip görünümlü küf oluşumlarının farkına varır. İşin ilginci, küflerde bakteri yoğunluğu çok azdır. Penisilin, hala en yaygın kullanılan antibiyotiktir.
Kaynak:İş'te Genç
Yorum Gönder